Çocuklarda Yeme Bozukluğu Terapisi
Bireylerde yeme sorunları, besin yutulduktan ve bir kısmı sindirildikten bir zaman sonra, mide bulantısı yaşamadan besinin tekrar ağzına getirmesi ve tekrar çiğnemesi olarak açıklanmaktadır. En az 1 ay takiple bu şekilde sonuçlanan bu durum değerlendirilip analiz edilmelidir. Bireylerin bu sonuçtan rahatladığı ve mutlu olduğu gözlemlenmektedir.
Çocuklarda ve bebeklerde yeme sorunları, dengeli beslenme, bebek ile anne-baba arasında sözlü ve sözlü olmayan işaretlerin alındığı ve yorumlandığı bir ilişkinin oluşmasını sağlar. Bu karşılıklı ilişki dönemi, bebek ve ebeveyni arasındaki emosyonel bağın zeminini oluşturur.
6. aydan sonra bebeğin motor ve kognitif ilerlemesi, fiziki ve emosyonel durumdan daha bağımsız tutumunu sağlar. Bebeğin kaşığa geçip kendi kendine beslenmeye başlamasıyla bebek ile ebeveyn arasında ‘bağımsızlık-bağımlılık mücadelesi’ oluşur. Daha farklı bir ifadeyle her öğünde kaşığın bebeğin ağzına kim tarafından götürüleceği ile ilgili çatışma ortaya çıkar. Bu durumlarda beslenme vakitleri, bebek ve ebeveynin sosyal bağlantıya geçtiği bir platform yerine ‘savaş alanına dönüşür.
Çocuklarda ve bebeklerde yeme sorunları tedavi edilebilir bir durumdur. Bu dönemde ebeveynlerin olumsuz düşüncelere kapılmaması gerekir. Çocukların yetersiz miktarda beslenmesi ya da seçici beslenmesi sağlıksız olduğu anlamına gelmiyor. Fakat bazı beslenme ve yeme sorunları ilerleyen dönemlerde bireylerde sağlık problemlerine zemin hazırlayabiliyor. Bunların doğru bir şekilde belirlenmesi ve alta yatan başka sorunlara tanı konulması önemli bir rol alıyor. Bireylerde görülen bu durum gerekli müdahaleler ile daha dengeli beslenme alışkanlıkları oluşturulabilir ve yeme bozukluğunun sebep olduğu dermatolojik, kardiovasküler ve mideyle bağlantılı problemler engellenebilir.
Çocuk ve ebeveynin etkili katılımının olduğu bir prosestir. Anne-baba çocuğa hangi besini “nerede” ve “ne zaman” sunabileceğini, çocuk ise “ne kadar” yiyeceğini seçer. Çocuk büyüdükçe ve olgunlaştıkça bu görev dağılımı daha düzensiz hale gelir.
Beslenme yetenekleri ve besin türlerine göre bireyin doğumdan itibaren bazı dönemlerden geçer. Bu dönemler şu şekilde sıralanabilmektedir;
- İlk 6 ay anne sütü ana besin kaynağıdır. Su dahil hiçbir ek besin tavsiye edilmez. Bazı özel durumlarda mama tercih edilebilir, ancak genel beslenme şekli sıvı besinlerdir.
- 6-8 ay meyve sularının ve püre kıvamındaki yarı katıların bebeğin öğünlerine dahil edildiği dönemdir. Anne sütü alamayan bebeklerde ya da daha karışık (anne sütü + formül süt) besin alan bebeklerde bu geçiş 4.ayda olabilir.
- 8-10 ay yumuşak ve pütürlü yiyeceklere geçilir. Farklı tattaki besinlere geçiş esnasında ilk 6 ay anne sütü ile beslenenlerde biberon kullanan bebeklere göre daha az problemle karşılaşılır.
- 12.aydan sonra biberondan kaşığa ve kendi kendine beslenmeye geçilir. Çocuk aile üyeleriyle aynı sofrada ve aynı besinleri yiyebilir. Yemek tercihleri belirmeye başlar. Bu nedenle beslenme sorunlarının en sık ortaya çıktığı dönemdir.
Yeme bozukluğu bazı zamanlarda çok sık meydana gelmektedir. Erken doğan çocukların %40-70'inde yüksek oranda yeme sorunları görülebilmektedir. Çocuklarda yeme bozuklukları kendi içerisinde iki ye ayrılır;
Pika: Çocuklarda ve bebeklerde yeme bozuklukları pika, besin özelliği taşımayan ve yenilebilir olmayan maddelerin ısrarla yenmesidir. Normal gelişimde 12-24 aylarda görülen bu davranış çeşitli tıbbi sorunlara yol açmaktadır. En sık malnutrisyon, anemi, ishal, kabızlık, enfeksiyon, demir ve çinko eksikliği, kurşun zehirlenmesi, bezoar nedeniyle bağırsak tıkanıklığına yol açabilir. Kurum bakımındaki zeka geriliği olan bireylerde genel topluma göre 5 kat daha fazla saptanmıştır. Erkek cinsiyet, küçük yaş, zeka geriliği, otizm, şizofreni muhtemel risk faktörleri olarak belirlenmiştir. Hastalığın şiddeti zeka geriliğinin şiddeti ile doğru orantılıdır. Çocukluk dönemindeki PİKA ile erişkin dönemdeki bulimia nervosa arasında güçlü ilişki bulan çalışmalar mevcuttur.
Ruminasyon: Çocuklarda ve bebeklerde yeme bozuklukları ruminasyon, mide içeriğinin tekrarlayıcı ve istemli olarak ağza getirilmesi ve yeniden çiğnenmesidir. Erkeklerde kızlara göre daha sık görülür. Normal gelişenlerde 3 - 12 yaş arasında nadiren görülebilmektedir. Zeka geriliği olanlarda ise herhangi bir yaşta olabilir. Zeka geriliği olmayan erişkinlerde diğer yeme bozukları İle birlikte görülebilir. Uygunsuz psikososyal çevre varlığında veya yaşamın ilk yıllarında çocuk-anne ilişkilerinde yetersizlik, kısıtlılık, karşılıksızlık, uyaran azlığı ve ihmal durumlarında ortaya çıkabilir. Kendini yatıştırma, haz alma, annenin dikkatini çekme nedeniyle de yapılabilir. Ruminasyonunun endojen opiat sistemi uyardığı ve bu yolla rahatlama sağladığı düşünülmektedir. Bu açıdan stereotipik hareketlere benzer. Reflü hastalığı ile yüksek birliktelik görülür. Büyük çocuk ve erişkinlerde daha kronik seyir izler. Sebep olduğu başlıca tıbbi sorunlar; malnutrisyon, ağız yaraları, diş çürükleri, özofajit, aspirasyon, elektrolit kaybı, dehidratasyon, kilo kaybı ve ölümdür. Ölüm oranları % 25 olarak bildirilmiştir.
Konya B&M Ergoterapi ve Danışmanlık Merkezinde, kişinin desteklenmesi gereken durumlarda bireye özel müdahale ve aktivite programları oluşturmaktayız.